Ne uzun bir başlık oldu bu böyle, ama sanırım her şeyi içermesi için en fazla bu kadar kısaltabilirdim. Blogumu önceden beri okuyanlar eskiden #CozyWeekend isimli, iyi hissettiren birtakım şeylerden bahsettiğim serime de denk gelmiştir mutlaka. Uzun zamandır blogumda post, çok daha uzun zamandır da bu seriye bir şeyler yazmıyordum. Vakitsizlik, yoğunluk derken bir şeyler yazmayı ertelemiştim. Cumanın tatil olması ve bu hafta sonu da bir işim olmaması sebebiyle kendimi evde bakıma ve kitap okuyup dizi, film izlemeye adadım. Dün kendimle baş başa kalıp çok huzurlu bir gün geçirdiğimden bu günün blog yazısı da kaldığımız yerden CozyWeekend olsun o halde dedim.
Bu postumda kendimi biraz daha iyi hissetmek için yaptığım şeylerden bahsetmeyi planlıyorum, belki boş gününde yapacak bir şeyler arayan birileri varsa fikir olabilir. Dün tüm günü kendime ayırdım, uyanıp güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra boş günümü nasıl daha faydalı ve eğlenceli bir şekilde değerlendiririm diye düşünürken önce sağlıklı, cildi içeriden bekleyen ve yaza uygun serinleten bir içecek yapayım, soğumasını beklerken cildimi dışarıdan besleyecek besleyici ve nemlendirici bir maske yapıp sonrasında da sırtımı yaslayıp huzurla kitabımı okuyayım ya da filmimi izleyeyim diye karar verdim.
C Vitamini Deposu Kızılcık Suyu; İçecek tercihimi kızılcık suyundan yana kullandım, kızılcık yüksek oranda A. C, E ve K vitaminleri içerdiğinden cildi içeriden besleyen, tadını da çok sevdiğim bir meyve. demleyip soğuttuktan sonra da harika bir serinletici yaz içeceği oluyor. Her ne kadar yazın son gününde yapmayı akıl etmiş olsam da düzenli olarak yapıp tüketmeyi planlıyorum. Tarifi de şöyle;
2 avuç kızılcık
2 bardak su
yarım limon
bir tatlı kaşığı bal
Kızılcıklara çentikler atarak iki bardak su ile kaynattım, kaynamaya yaklaşınca yarım limonun suyu ve bir tatlı kaşığı balı ekleyip karıştırarak beş dakika daha kaynamaya bıraktım. Ocaktan aldıktan sonra, ılıklaşana kadar dinlenmeye bıraktım, sonrasında ise güzelce süzerek cam bir şişeye koyup dolaba kaldırdım. Soğuduktan sonra içine birkaç buz atıp daha da serinletici olmasını sağladım. Normalde bu tarifi şekerle yapıyorlar ancak ben şeker yerine bal kullanmak istedim, denemek isteyenler balı ya da şekeri sevdiği oranda kullanabilir. Ben mayhoş olmasını istediğimden çok kullanmadım. Bu içeceği düzenli olarak tüketmek hem cildi olduğundan daha canlı gösterir hem de solunum yolu enfeksiyonları ve kadınların sıkça yaşadığı idrar yolu enfeksiyonları ile savaşmakta çok güçlü bir takviyedir. Bu yüzden düzenli olarak yapıp tüketmeyi planlıyorum, tadı da harika!
Besleyici ve Nemlendirici Yulaf Maskesi; Aslında konu cilt bakımı olunca ev yapımı yöntemlere pek güvenmiyorum ancak artık cildime iyi gelen içerikleri az çok tanıyabildiğimden ve bol bol boş vaktim olduğundan kendi maskemi kendim yapmak istedim. Yulaf içeriğindeki saponin, b1 vitamini, çinko ve niasinamid gibi değerli özler ile sadece tüketildiğinde değil dışarıdan uygulandığında da cilde oldukça iyi gelen bir içerik. Bu zamana kadar yulaf ya da yulaf suyu içeren maskeleri zaten kullanmıştım, bu sefer neden kendim bir şeyler yapmıyorum ki dedim ve kolları sıvadım. Tüm içerikleri besleyici ve nemlendirici içeriklerden seçtim. Yapılışı gerçekten çok basit; istediğim kadar yulafı parçalayıcıda un haline getirdim, ben genelde fotoğraftaki kavanozdaki kadar çekiyorum, bozulan bir içerik olmadığı için bitene kadar içinden alarak kullanıyorum. Çekilmiş yulafa bir ölçek bal ve diğer yağlardan da bir sıkım kadar koyup iyice karıştırdım. Bu oran benim tüm yüzüme tam geliyor. 20 dakika kadar bekletip ılık suyla duruladım, durularken hafif bir peeling de yapıyor, fiziksel eksfoliasyondan kaçınmayanlar için oldukça güzel bir işlev bu.
Duruladıktan sonra cildimin gerçekten arındığını aynı zamanda nemlendiğini de hisettim. Bu herkesin kendi istediği ölçüde içeriğini değiştirebileceği bir maske, bal, gül yağı, jojoba yağı ve üzüm çekirdeği yağı kullanmak istedim. Bal maskenin asıl kıvamını veriyor, aynı zamanda cilde çok iyi gelen antibakteriyel, antiiflamantuar ve besleyici bir içerik, jojoba yağı cildin kendi sebumuna çok yakın bir yapıda olduğu için sebum dengesi sağlıyor, gül yağı hoş kokulu ve besleyici, nemlendirici bir içerik, üzüm çekirdeği yağı da yoğun oranda e vitamini içeren çok sevdiğim bir yağ. Hepsini içeren bir maskenin kötü çıkma şansı olamazdı zaten. Zamanla, cildimin ihtiyacına göre birkaç içerik ekleyip, çıkararak yulaf maskesi yapmaya devam etmeyi düşünüyorum.
Gelelim kitaplara ve filmlere..
Temel amacım boş günümü keyifli bir şekilde geçirmek olduğundan okuduğum kitaplar ve izleyeceğim, dizilerin de özellikle iyi hissettiren içeriklere sahip olmasını istedim. Bu yüzden çok sevdiğim ve daha önce başka bir kitabını favorilerime eklediğim Engin Geçtan'dan "Hayat" ve Domingo Yayınlarından "Büyük Sanatçıların Gizli Yaşamı" isimli iki kitabı okumak istedim.
Engin Geçtan ile ilk tanışmam okuduğum ilk kitabı olan "İnsan Olmak" ile başlamıştı. İnsan psikolojisine dair gerçek psikoterapistlerin fikirlerini okumayı çok sevdiğim için ilk kitaba gerçekten hayran kalmış ve hemen diğer kitaplarını da okumak istemiştim. İkinci seçimim "Hayat" oldu. Bu kitabı çok başarılı bir meslek hayatı olan bir psikoterapistin belli bir yaşından sonra hayata dair fikirlerini derlediği bir karşılıklı sohbet kitabı olarak tabir edebilirim. Gayet anlaşılır bir dille hayata dair fikirlerinden bahsederken Engin Geçtan'a hak vermeden edemiyorsunuz. Kitabı okurken hep şu düşünce oluştu aklımda; "Hayat aslında gerçekten basit ve çok keyifli bir şey, onu bu kadar karmaşık ve kaotik hale getiren biziz." Altını çok fazlaca çizdiğim ve ilerleyen senelerde de defalarca dönüp okumak istediğim bir kitap oldu. Yazarın diğer kitaplarını da mutlaka okumak istiyorum. Engin Geçtan gerçekten çok kıymetli bir insan ve ülkemizin bir değeri imiş, geçtiğimiz sene vefat etmiş, huzurlu uyusun.
İşte sanata ve sanatçılara dair ilgisi olanların okumaktan çok keyif alacağı bir kitap daha... Bir solukta okunabilen, çok eğlenceli bir dille yazılmış ve çizimleri de aşırı tatlı olan bir kitap bu. Popüler sanatçıların pek bilinmeyen özelliklerinden ve pek bilinmeyen hikayelerinden bahsediyor. Bu gibi sanatçılara dair kitapları okumak istiyorsanız çok çok sevebileceğiniz bir kitap. Ben çok keyifle okudum, kitaplığımda böyle bir kitabın olması ve ara ara dönüp bakabilme fikri bile beni mutlu etmek için yeterli, tam bir hafta sonu keyfi kitabı.
Bir de çok tatlı bir film izledim. Netflix'te "İyi Hissettiren" isimli bir kategori var, boş kaldıkça oraya bakıyorum. Bu sefer de bu filmin fragmanını gördüm ve dikkatimi çekti, fragmanından bile keyifli bir film olduğu belliydi. Falling Inn Love; çekilişte kazandığı pansiyonu devralmak için Yeni Zelanda'ya uçan ana karakterin otele vardığında işlerin istediği gibi olmayacağını fark etmesiyle başlıyor. Burada tanıştığı yeni dostları ve aşırı yakışıklı bir arkadaşımızla oteli tekrar adam etmeye çalışıyorlar.
Çerezlik, izleyiciye pek bir şey katmayan ama keyifle vakit geçirten bir film bu kesinlikle. Özellikle vurgulanan dostluk ve iyi niyet kavramını aynı zamanda Yeni Zelanda'nın güzelliğini izlemekten çok keyif aldım. Tam bir gün sonunda arkaya yaslanıp kahve içerek izlenecek film.
Böyle yan, ben de bu hafta sonunu böyle geçirdim. Bu yazım da böyle olsun :D
Siz boş zamanlarınızı nasıl değerlendirmeyi seviyorsunuz, varsa CozyWeekend aktivitesi önerileriniz, alırım :)
kendinize iyi bakın!