Asitler hakkında hiç bilgi sahibi olmadığım dönemlerde insanların cilt bakımında asit kullandıklarını duyunca şok olduğumu hatırlıyorum. Asit sonuçta, kaçınılması gereken bir şey gibi geliyordu. Sonra sık sık duymaya başlayınca merakım arttı ve bir "bakım yöntemleri canavarı" olarak araştırmaya koyuldum. Araştırmamı yapıp asit kullanımı aklıma yattığı dönemden bu güne de -ki yaklaşık 1.buçuk yıl ediyor- düzenli olarak düşük oranlı asitli ürünler kullanıyorum ve son derece memnunum.

Kullanmaktan çok memnun olduğum asitlere ise blogumda yer vermesem olmazdı. Ben "asit" kelimesinin göz korkutuculuğunu da göz önünde bulundurarak asitleri en basit ve anlaşılır yönü ile anlatmaya çalışacağım.

Cilt bakımında kullanılan asitler doğada bulunan ürünlerden, genelde meyvelerden ya da ağaç köklerinden/kabuklarından elde ediliyorlar.

Tüm asit gruplarının farklı çalışma prensipleri olmakla beraber genel bir çerçevede bakarsak asiler; genellikle ölü hücreler, sivilceler, sivilce lekeleri ve geniş gözenek görünümü ile savaşmak için kullanılıyorlar ve yine cildi nemlendiren, yaşlanma karşıtı olan asitler de mevcut. Asitler düzenli kullanımda, tanecikli peelinglere kıyasla çok daha nazik ve daha efektif bir şekilde ölü deriyi temizliyorlar. 

Aslında çokça asit türü var ancak cildimize en uygun yapıda olan ve cilt bakımında kullanımı önerilen asitler; Aha(Alfa Hidroksi Asit), Bha(Beta Hidroksi Asit), PHA(Poli Hidroksi Asit), Hyalüronik Asit, Askorbik Asit, Azelaik Asit ve Retinoik Asit. Bu grupların her biri farklı işlevleri yerine getirmek için kullanılıyor. Biz bugünkü yazımızda Hidroksi asitlerin Aha ve Bha gruplarından bahsedeceğiz. Bir sonraki yazımda da Hyalüronik ve Azelaik Asitlerden bahsetmek istiyorum.

AHA yani Alfa Hidroksi Asitler; Çok küçük moleküllere sahip olduklarından cildin alt katmanlarına kadar ulaşabiliyorlar. Bu yüzden de onlara Alfa deniyor. Suda çözülüyorlar. Cildin daha alt katmanlarına etki ettiğinden yerleşmiş lekelerin çözümü için kullanımı öneriliyor. Aynı zamanda cilt bariyerini güçlendirdiği, kolajen üretimini hızlandırdığı ve ciltteki renk eşitsizliklere iyi geldiği de söyleniyor. 

En popüler Aha'ler moleküler boyut sırasına göre küçükten büyüğe; Glikolik Asit, Laktik Asit, Malik Asit ve Mandelik Asitler. Daha büyük moleküler boyuta sahip olan asitler daha üst tabakaya, daha küçükler ise daha alt tabakaya kadar girebiliyorlar. Eğer asitleri yeni kullanmaya başlayacaksak, daha büyük molekülere sahip olan asitlerden başlayıp  cildimiz alıştıkça daha küçük olanlara geçebiliriz. (Mandelikten başlayıp glikoliğe gibi..)

Aha'lerin etkili olabilmesi için bir ürün içeriğindeki oranının %2 ile %10 oranında olması gerekiyor.  Daha fazla oranlarda kullanımı hassasiyete sebep olacaktır. Yine düşük oranlardan başlayıp cilt alıştıkça yüksek oranlara geçmek uygun olacaktır.

Aha'ler ilk uygulandığında ciltte hafif batma, kaşıntı yapabiliyorlar. Cilt alıştıkça bu durum zamanla azalıyor. Ancak dayanılmayacak kadar batma hissi oluşursa cildi suyla yıkayıp birkaç gün sonra tekrar deneyerek cilt reaksiyonu gözlemlenebilir.

BHA, Beta Hidroksi Asitler; Bha yani bilinen adı ile Salisilik Asit yağda çözülebilen bir asittir, söğüt ağacından elde ediliyor, yağlı ve akneli ciltlere öneriliyor. Derinin alt katmanlarına kadar inmeyip daha çok üst katmanlarında işini yapan bir asit bu. Bu yüzden "Beta" deniliyor. 

Özellikle siyah nokta problemlerinin ve aknelerin çözümünde oldukça işlevsel olabilen bir asit çeşidi. Gözeneklerde biriken yağları temizleyebiliyor. Düzenli Bha kullanan ciltlerde komedonların gözle görülür şekilde azaldığı gözlemlenebiliyor.

Bha'ların etkili olabilmesi için ürünlerde %2 ve %4 oranında bulunması gerekiyor. Aha'ler kadar olmasa da ilk zamanlarda batma-yanma gibi etkileri olabilir. Cilt reaksiyonunu takip ederek ve alıştırarak kullanmakta fayda var.

Asit kullanımında dikkat edilmesi gereken noktalar; 
- Asitler ile cildimiz düzenli olarak soyulduğundan ona daha iyi bakmalıyız. Düzenli güneş kremi kullanımı atlanmamalı. Kış mevsiminde de, güneşsiz havalarda da güneş kremimizi kullanmamız gerekiyor.
- Yazın asit kullanımı çok tavsiye edilmiyor.
- Asitlerin oranına dikkat edilmesi gerekiyor. İlk dönemlerde düşük oranlardan başlayıp cildin tepkisine göre, gerekiyorsa oranı yükseltebiliriz.
- İğneli epilasyon yaptırıyorsak asitlerden uzak kalmamız faydamıza olacaktır.
- Atopik, çok hassas bir cilde sahipsek bir dermatoloğa danışarak asit kullanımı hakkında tavsiyesini rica edebiliriz.
- Aynı ürünün formülasyonunda yoksa, Aha ve Bha asitleri aynı anda, aynı rutinde kullanmak tehlikeli olabilir. Dönüşümlü kullanabiliriz.
- Asitler hemen sonuç vermez, sonuçlarını gözlemlemeye başlamanız için düzenli kullanım gerektirir. İlk etkiler 2. ayın ardından kendini ufak ufak göstermeye başlayacaktır.

Asitleri cilt bakımına dahil etmek;
Daha önce asitli ürün kullanmadıysanız yine alıştırarak kullanmakta fayda var. Örneğin önce asitli bir yıkama jeli ya da tonik ile başlayıp zaman geçtikçe cilt bakımınıza diğer ürünleri de dahil etmeyi deneyebilirsiniz. Bu tamamen cildin vereceği reaksiyona göre şekil alacak bir rutin olduğundan net öneriler veremiyorum ne yazık ki..

Asitli ürünler;

Cildinizin ihtiyacına göre Cyrene, The Ordinary, Murad ürünlerini araştırabilirsiniz.. En popüler ürünler genelde bu markalardan çıkıyor. Yine Watsons'ta satılan Nip + Fab markasının ürünleri de Aha & Bha içeriklerine sahip... Justin Beauty ve Korendy sitelerinde çok popüler asitli ürünler var, özellikle Cosrx bu konuda bayağı ün yaptı.. Ben uygun fiyatçıyım derseniz Doa Kozemetik'te Aha ve Bha içeren iki ayrı tonik var. Hatta daha önce Aha içereni yorumlamıştım, buradan okuyabilirsiniz. Bha içereni de şimdi kullanıyorum, yakında blogda olacak..

Benim Aha ve Bha için söyleyeceklerim şimdilik bu kadar.. Söylediğim gibi diğer asit türleri ile ilgili de bir şeyler yazmak istiyorum. Aslında son zamanlarda bu konularda tabii çok yazılıp çizildi ve hemen hemen aynı bilgilere sahip okuyucularım olacaktır. Ancak ben de blogumda yer vermek istedim..

Bu yazı, araştırmalarım ve bir buçuk senelik asitli ürün deneyimim ve kişisel deneyimlerim çerçevesinde oluşturulmuştur. Profosyonellik iddiası elbette bulunmamaktadır.

Ayrıca daha önce yazdığım farklı cilt bakım yöntemlerine göz atmak isterseniz bağlantılara tıklayabilirsiniz;

• Fiddys Method
• 7 Tonik Yöntemi
• Çift Aşamalı Temizleme Yöntemi,

Merhabalar! Geçtiğimiz günlerde ufak bir alışveriş yaptım. Tamamı ihtiyaca yönelik ve  hızlıca denenip yorumlanmayı bekleyen ürünlerden oluşan alışveriş listemi burada da paylaşmak, markaların online shopping süreçlerine dair deneyimlerimden bahsetmek istedim. Neler aldığıma hep birlikte bakalım hadi;

1. Mac Online - Ruby Woo; Aslında birçok high-end ya da mid-end rujun uygun fiyatlı muadili mutlaka bulunduğundan rujlara yüksek fiyatlar vermeye pek sıcak bakmıyorum. Ancak çok sevdiğim Ruby Woo'ya bitiş ve ton olarak muadil bir renk bu zamana kadar bulamadığımdan artık alma zamanının geldiğini düşünerek bir Ruby Woo edindim sonunda. Mac'te bazı kült renklerin seyahat boyları da mevcut, ben bu kadar iddialı bir rengi sürekli kullanamayacağımdan, seyahat boyunu satın almayı daha makul buldum. 

Sipariş dönemim tam da her sipariş ile 4 adet sample ürün gönderileın bir kampanya dönemine denk geldi ve bir seyahat boy ruj ve 4 sample'a kargo ücreti ile birlikte 54 TL ödedim. Siparişimin ertesi günü hemen ürünlerim kargoya verildi, bir gün sonra da siyah minik bir karton kolide  güzelce paketlenmiş bir şekilde elime ulaştılar. Her aşamada da mail ile bilgilendirildim. 

Seyahat boy ruj oldukça uygun bir büyüklüğe sahip bence, her gün kullanacağım bir renk olmadığından uzun süre yetecektir diye düşünüyorum. 

Hızlı ve bol samplelı bir alışveriş olduğundan oldukça memnun kaldım deneyimimden ben, Mac'ten satın almak istediğim bir ürün olduğunda yine online'a yönelirim.

2. Doa Kozmetik - Sülfatsız Yüz Yıkama Jeli ve Anti Akne Tonik; Doa Kozmetik'i güzel içerikleri adil bir fiyatlandırma politikası ile edinmemize olanak sağlamasından ötürü çok seviyorum. Daha önce de çok kez alışveriş yaptım ve hiçbirinde bir aksilikle karşılaşmadım. 

Bu alışverişimde de uzun süredir denemek istediğim Sülfatsız Yüz Yıkama Jeli'ni ve BHA İçeren Anti Akne Tonik'ini satın aldım. Tonik 15, Jel ise 25 tl, kargoya da 7 TL ödedim.

Siparişimin elime ulaşma süreci beni gerçekten çok şaşırttı, akşam verdiğim sipariş ertesi sabah elimdeydi. Ne zaman kargoya verdiler, ne zaman elime ulaştı anlayamadım ancak bu hızdan gerçekten çok memnun kaldım. 

Ürünlerin ikisi de kapakları güzelce bantlanmış şekilde elime geldi ancak yıkama jelinin ambalajının kendi kapağının formundan olduğunu sanıyorum, biraz köşeye akmıştı. Bendeki ürün mü böyledir, tüm jellerin kapağı mı böyledir emin değilim, ben bu yüzden tüpü ters tutarak ürünümü muhafaza ediyorum.. 

3. Moshos Garden - Grande Soothing Toner; Önceki postlarımda Moshos Garden'dan satın alıp kullandığım Grande Soothing Toner'dan detaylıca bahsetmiştim. Ürünü çok sevdiğim için bittiğinde tekrar satın almak istedim. Bu sefer siteden değil Trendyol'dan satın aldım çünkü Trendyol'da kargo bedavaydı. Trendyol üzerinden satın almış olsam da ürün Moshos Garden tarafından gönderildi.

Ürün boyutu kadar bir kutuda, 4 adet tester ile siparişim ertesi gün kargoya verildi ve hızlıca da elime geçti. Tonik 64 tl. Kargoyu işe Trendyol karşıladı.


4. Rossmann; Eyüp Sabri Tuncer Şampuan ve Alterra Saç Maskesi; Eyüp Sabri Tuncer'i önce çok başarılı ürünler çıkardığı sonra da Türk markası olduğu için çok seviyorum. Şampuanlarını da uzun süredir denemek istiyordum, doğal zeytinyağı içeren ancak içeriğinde SLS olan bir şampuan bu, okuduğum yorumların güzelliğinden gözümü karartarak SLS'ye rağmen satın almak istedim. 22 liralık kocaman bir şampuan, uzun süre gidecek bir ürün gibi. Alterra maske'yi de markanın daoğal ürünler kullanmasından ve kokusunun güzelliğine hayran kalarak satın almak istedim. 15 TL'ydi.

5. Gardrops - Evet tuhaf olacak ancak ben kitaplarımı genelde Gardrops sitesinden satın alıyorum. Çok sık kitap bitirip yenilerini satın aldığımdan artık el değmemiş kitaplar biraz maliyetli geliyor :) İkinci el kıyafetler satılan Gardrops'ta ikinci el kitap satılması da bu yüzden çok işime geliyor. Küçük bir araştırma ile okumak istediğim kitaplara kolayca erişebiliyorum, aynı satıcıdan birden fazla kitap alacak olursam indirim bile isteyebiliyorum hatta, sağ olsunlar genelde kabul ediyorlar. 

Bu sefer Franny and Zooey, Senden Sonra Ben ve İnsanın Anlam Arayışı kitaplarını satın aldım. Franny And Zooey en sevdiğim kitaplardan biri olan "Çavdar Tarlasında Çocuklar'ın" yazarı J.D Salinger elinden çıkmış bir diğer kitap olduğundan uzun zamandır okumak istiyordum. Senden Sonra Ben de yine severek okuduğum ve filmine de koşarak gittiğim "Senden Önce Ben" kitabının devam hikayesi olduğundan aynı satıcıda görünce almak istedim. İnsanın Anlam Arayışı ise videolarını severek izlediğim psikiyatr Beyhan Budak'ın önerdiği kitaplardan biriydi. Okumak istedim.

Gardrops'tan kitap almanın bir diğer güzel yönü ise tüm alışverişlerin kargosunun ücretsiz olması, aynı zamanda satıcı 3 gün içinde kargoya vermek zorunda. Toptan alışveriş mantığı olmadığından stoktan ürün çıkmasını beklemeden hızlıca kitaplarıma kavuşuyorum. İkinci el kitap okumakta problem görmeyenlere bu uygulamadan önce bir arama yapmasını tavsiye ederim.

Alışverişim bu kadardı, ürünlerin hepsini bir müddet deneyip blogumda yorumlamak için sabırsızlanıyorum. Bir sonraki yazıya kadar hoşçakalın!

Konu cilt bakımı olunca aklıma yatan yeni ve değişik yöntemleri denemeyi çok sevdiğimden daha önce de blogumda sık sık bahsetmiştim. Bugün bahsini edeceğim yöntem, yine elbette blogumda övgülere doyamadığım yöntemlerin çıkış ülkesi olan Kore'den geliyor.

Çok severek okuduğum Fifty Shades Of Snail blogunun sahibesi Fiddy, gözenek ve siyah noktaların çözümüne yönelik, kısa sürede oldukça popülerleşen bir metod attı ortaya. Gözenekleri ve içlerinde biriken kir ve sebumu temizlemeyi hedefleyen bu yönteme de "Fiddy's Method" dendi internet aleminde. Ben de tam bir "yeni metod deneyicisi" olduğumdan çok popülerleşen bu yönteme kayıtsız kalamadım. Bir süre denedim ve blogumda da yazmadan edemeyeceğim.

Bu yöntem gözenekleri temizlemeye yönelik olarak çalışan 3 basit adımdan oluşuyor. Uygulaması da oldukça kolay fakat elbette biraz sabır istiyor. Cildimizi güzelce temizleyip makyajdan arındırdıktan sonra kurulanmış cildimiz ile adımlara başlayabiliyoruz.


Öncelikle gözeneklerimizde biriken sebum ve yağları çözmemiz gerek. BHA(Beta hidroxy Asit) içeren bir ürünü gözeneklerimizin daha belirgin olduğu ve sebumun daha çok biriktiği T bölgemize ve dilersek tüm yüzümüze uyguluyoruz. Burada kullandığımız ürünün en az %2 oranda asit içermesine dikkat edelim. Cildimiz asit kullanımına alışıksa bu asit daha yüksek oranlarda da olabilir.
BHA'i uyguladıktan sonra işini yapması için 15-20 dakika kadar bekliyoruz. Bu süreçte yağda çözülen BHA asidi gözeneklerde biriken sebum, yağ ve kiri daha uysal hale getirerek cildimizi ikinci ve üçüncü adıma hazırlayacak.


Gözeneklerin içindeki kiri ve sebumu yumuşattık, uysallaştırdık. Şimdi onları içerlerden yüzeye çekme zamanı. Cildimizdeki asidi yıkamadan, işini iyi yaptığını düşündüğümüz ve mümkünse az  ve basit içerik listesine sahip bir kil maskesini cildimize uygulayarak kurumasını bekliyoruz. Kuruduktan sonra ılık su ile yüzümüzden arındırıyoruz.


Üçüncü ve son adımda ise; maskeden arındırdığımız ve kuruladığımız cildimize yağ bazlı bir temizleyici uyguluyor ve 15 dakika kadar cildimizde bekleterek gözeneklerde kalan kir ve yağın tamamının yüzeye çıktığından emin oluyoruz. 15 dk bekledikten sonra da 2-3 dakika kadar yağlı cildimize parmaklarımız ile nazikçe masaj yapıyoruz. Bu yöntemi uygulayan kişilerin tecrübelerini okuduğumda masaj yaparken parmak uçlarında çıkan siyah noktaları hissettiklerinden bahseden çokça kullanıcı olmuştu. Ben açıkçası böyle bir şey hissetmedim. Ancak yağı da cildimden güzelce arındırıp üzerine bir de nemlendirici tonik uygulayarak ayna karşısına geçtiğimde gördüğüm sonuca "woaw" dedim.

Benim gözeneklerim hiç çok geniş olmadı ve son zamanlarda edindiğim cilt bakım rutini ile de kendilerine iyi baktığımı düşünüyorum, bu yüzden görünümleri gözüme hiç batmadı. Ancak bu yöntemi uyguladıktan sonra cildimin daha duru, daha temiz ve daha canlı göründüğünü görerek ve uygulanan adımların da gayet mantıklı olduğunu düşündüğümden en derinde kalan sebum üzerinde işe yaradığından emin oldum.

Fiddy ilk adımda  Cosrx bha blackhead power liquid toniği, ikinci adımda Innisfree Jeju Volcanic Color Clay Mask Purifying son adımda ise SanDaWha Natural Mild Cleansing Oil ürünlerini öneriyor. Bende hiçbiri yoktu, elimdeki ürünlerden Doa Kozmetik BHA İçeren Tonik, Moshos Garden Kil Maskesi ve Heimish All Clean Balm'ı uyguladım. Bu ürünler de bence işini gayet yerine getirdi.

İşe yaradığını düşündüğüm ve iki haftada bir olmak üzere devam edebileceğim bir yöntem oldu. Aklına yatan ve denemek isteyenlerin dikkat etmesi ve bilmesi gereken birkaç nokta;
- cildiniz asit kullanımına alışık olmalı, daha önce asitle tanışmamış bir cilt, ardarda asit, kil, yağlı temizleyiciye maruz kalırsa reaksiyon gösterebilir. Bu yöntemi denemek istiyorsanız öncesinde düşük oranlı asitleri kullanmaya başlayabilirsiniz.
- Ve elbette diğer tüm yöntemlerde olduğu gibi bu yöntem de mucize bir yöntem değil, geniş gözeneklerinizin yalnızca içinde biriken yağı ve kiri temizler. Gözeneklerinizin küçülmesini sağlayamaz, gözenekler yapı gereği açılıp kapanabilen şeyler değillerdir. İçleri temizlenmediğinde görünümleri daha belli olur.

Bunları bilerek yöntemi denemekte fayda var:)

Siz bu yöntemi duydunuz ya da denediniz mi? Neler düşünüyorsunuz sizce işe yarar bir yöntem mi?

Daha önce deneyip yorumladığım KBeauty Yöntemleri; 

7 Tonik Yöntemi
Çift Aşamalı Temizleme Yöntemi

Kaynak İçerik.

Moshos Garden Grande Soothing Toner; Ayın başında aldığım bu toniği ayın sonunda bitirdim. Nasıl sevdiğim buradan anlaşılıyordur sanırım. Tamamen doğal olan içeriği en sevdiğim özelliği oldu, cildime de güzel bir doku kattı. Daha fazlası için; ürün yazısı. Yenisini sipariş ettim bile. 

Bu ay okuduğum kitapların hemen hemen hepsi çerezlik öykülerdi, onlardan favorilerime ekleyecek yeterli sayıda kitap bulamayınca da ayın sonunda Tolstoy'un daha önce okumadığım iki kitabını sipariş ederek bir çırpıda okudum. Neyse ki onları çok sevdim, yine sayıyı bozmadan üç favori ekleyebileceğim..








İnsan Ne İle Yaşar & İnsana Ne Kadar Toprak Lazım; Evet, utanarak söylüyorum ki ben bu kitapları yeni okuyorum. Dünya klasiklerinden henüz okuyamadığım kitaplardan bazıları da bunlardı. Tolstoy'un anlatımı ve yazı dilini daha önce okuduğum kitaplardan çok seviyordum ancak bu kitaplarında anlatımını ve hikayeleri oldukça sade, basit ve anlaşılır tutuşunu da çok sevdim. Benim kitabım İnsan Ne İle Yaşar ve İnsana Ne Kadar Toprak Lazım'ın derlenmiş haliydi, böylelikle ikisini de okuyabildim. Birden fazla kısa öykü olduğundan ne anlattıklarına değinemeyeceğim ancak insanların istekleri, yaşayışları ve hırslarına değinmek için seçtiği hikayeleri çok sevdiğimi söyleyebilirim. Benim gibi henüz okumayan varsa, mutlaka okumalı.

İtiraflarım; Tolstoy'un hayatın amacını bol bol sorguladığı, hayatının bir zamanlarını, ve kitabını yazarken içinde olduğu zamanları, bu zamanlardaki düşüncelerini detaylıca anlattığı bir kitap. Okurken Tolstoy'la sohbet eder gibi hissetmemek elde değil. Birçoğumuzun daha önce düşündüğü ancak kelimelere dökmekte zorlandığı birçok konuyu çok başarılı bir şekilde ele almış. Kitabın giriş kısmındaki sorgulamaları ve nihilist yansımaları çok sevsem de, sonlarına doğru değişen temasını pek sevdiğimi söyleyemeyeceğim açıkçası. İlk sayfalar ile son sayfalar arasında belirgin bir düşünce farklılığı var. Yine de çok sevdiğim ve bu zamana kadar neredeydin dediğim bir kitap oldu. 

Sisifos Söyleni; Albert Camus, çok sevdiğim bir yazar. Kitaplarının geneli de varoluşçu bir temayla yazılan kitaplar. Okuduğum diğer kitaplarını çok sevdiğimden -ki Yabancı en sevdiğim ilk üç kitaba girer- ve yunan mitolojisine de ilgi duyduğumdan bu kitabı uzun zamandır okumak istiyordum. Bu aya kısmetmiş. Kitap ismini, mitolojide bir kayayı dağın tepesine taşımakla cezalandırılan, ancak her tepeye çıktığında kayayı tekrar düşüren Sisifos'tan alıyor. Devamı da yine varoluş sancıları ekseninde geçen bir kitap diyebiliriz. Yazar bu kitabında da yine yaşamı, yaşamın amacını sorguluyor. Ben bu tür derin düşünmeye sevk eden kitapları okumayı sevdiğimden çok severek okuduğum bir kitap oldu. Ancak herkese hitap edecek bir kitap olduğunu düşünmüyorum.

Geldik filmlere, bu ay o kadar çok film izledim ki hepsini de severek izleyince aralarından 3 favoriyi seçmek biraz zorladı.

Venom; Ay başında gösterime giren Venom'ı izlemek için ilk günden sinemaya koştum. Marvel fangirlü olmak bunu gerektirirdi çünkü. Tom Hardy'nin baş rolünde oynuyor olması da başka bir sebep tabii ki. 

MCU evreninden şimdilik bağımsız işlenen hikaye; farklı bir gezegenden dünyamıza gelmek durumunda kalan ve kendi başına yaşam süremeyen bir simbiyoz olan Venom'un kısa bir süre önce başarılı bir gazeteci olan Eddie Brock'u kendine konak seçmesi ile gelişen birtakım olaylardan bahsediyor.  

İlk olarak Spiderman serisinde tanıştığımız Venom'a özel bir  film çekme kararları benim çok hoşuma gitti. Karakterin hikayesini de görmüş ve öğrenmiş olduk. Tom Hardy'nin rolünü benimsediği ve severek yaptığı çok belliydi, ben filmi favorilerime ekleyecek kadar sevdim ve izlerken de çok keyif aldım. Yapılan eleştirilerin birçoğunu da gereksiz buluyorum. 

Detachment; Albert Camus'nun "Ve hayatımda aynı anda hiç böylesine kendimden kopmuş ve bir o kadar da kendimde hissetmemiştim." sözleri ile başlayan ve Adrien Brody'nin Henry ismindeki bir öğretmen olarak baş rolünü üstlendiği film oldukça karanlık ve karamsar bir atmosfere sahip. Sorunlu çocukların geldiği bir okul, kendi problemleri ile uğraşan öğretmenler, sorunlu eğitim sistemi.. Tüm bunların arasında kendi problemlerini köşeye atarak iyi bir eğitim vermeye çalışan Henry.. film bir öğretmen filmi gibi görünse de aslında yaşama dair birçok sorunu ele alan, kendinden ve çevresinden uzaklaşan karakterlerin hikayesini anlatan bir film.. 

Yukarıda da belirttiğim gibi varoluşcu felsefe, yabancılaşan insan temalarını çok sevdiğim için bu filmi de çok sevdim. Bittikten sonra da üzerinde düşünülecek fazlasıyla şey kaldı. Bu tür filmleri sevenlerin severek izleyeceği bir film.

Mother; Geçen sonbahar vizyona giren bu filme yapılan olumsuz yorumlar sebebiyle ön yargı ile yaklaşmış ve izlemek istememiştim. Boş kaldığım bir gün merakıma yenik düşerek izledim ve ön yargılarımın ne kadar haksız olduğunu fark ederek kendimden utandım.

Film, gayet güzel ve güneşli bir güne uyanan Jennifer Lawrence'in canlandırdığı "kadın" karakterinin yatağından kalkması ile başlıyor. Evet karakterin adı kadın, çünkü bu filmde isimler yok. Kadın, adam, misafirler.. Adamı ise Javier Bardem oynuyor. 

Adam bir yazar, ancak uzun süredir ilhamını kaybettiğinden uzun süredir bir şey yazmamış, kadın; kendini adamın bir zamanlar yanıp küle dönen evini baştan yaratmaya adamış, ve mükemmel olana kadar her gün evle uğraşıyor. Bir gün kapıları çalıyor ve adamın yazılarını çok seven eski bir hayranı ziyaretçileri oluyor.. Hikaye de böyle başlıyor zaten, her anında kadının neden bu kadar gergin olduğunu, adamın neden bu kadar pervasız davrandığını merak ediyorsunuz. İlk yarıda her şey anlamsız geliyor, insana sinir harbi geçirecek kadar... İkinci yarıdan sonra ise her şey yerine oturmaya başlıyor.

Ne yazsam spoiler olacak, izlemeyenlere bunu yapmak istemem ancak başyapıt değerinde bir film olduğunu söyleyebilirim. Sembolik anlatımları o kadar başarılıydı ki, film bittikten sonra birkaç gün düşünmeye devam ettim, kaçırdığım bir şey oldu mu acaba diye okumalar yaptım. Çok, çok başarılı bir filmdi.

Müzikler hakkında söylenecek yine çok bir şey yok zaten, bu ay sık sık dinlediğim şarkılar da şunlar; 

#CozyWeekend serimi yazmaya başladıktan sonra cuma günlerini daha bir sevmeye başladım. Bir de önerdiğim filmler izlenip beğenildiğinde nasıl mutlu oluyorum anlatamam. Bu hafta yine izlerken içinizi sıcacık yapacak aile, dostluk ve ikili ilişkilerin çok güzel işlendiğini düşündüğüm 3 film önerisi ile geldim.

Before We Go; Serinin ilk yazısında Before Üçlemesinden bahsederken önceden tanışmayan iki insanın kısıtlı bir zamanda birbirlerini tanıma hikayesini ne kadar tatlı ve doğal bulduğumdan bahsetmiştim. Before We Go da tıpkı Before üçlemesi gibi bu tür bir hikayeyi ana konu alan tatlı bir film. 

Baş rollerinde Chris Evans ve Alice Eve'in yer aldığı film tren istasyonunda başlıyor. Çantasını ve tüm parasını çaldırdığı için ne yapacağını ve nereye gideceğini bilmeyen Brooke'un yolu istasyonda trompet çalan Nick ile kesişiyor.  Ardından ise birbirini tanıyan iki insanın beraber geçirdikleri  bir geceye ve yaşama ve ilişkilere dair kurdukları çok güzel diyaloglara şahit oluyoruz. Before Üçlemesini severek izlediyseniz bu filmi de gönül rahatlığı ile önerebilirim.

Chris Evans'ı hep çok severdim ancak bu filmde kendisine sevgim kat kat arttı. Tüm doğallığı ve muhteşem gülümsemesiyle beni bir kez daha kendine hayran bıraktı.

Wonder; Geçtiğimiz yılın en çok satan kitapları arasında yer alan Mucize'yi okuma fırsatı bulamamıştım ancak aynı isimli uyarlama bir filminin olduğunu görünce heyecanla filmi edinerek izlemek istedim. 

Film, Auggie isimli minik ana karakterin kendinden kısaca bahsetmesi ile başlıyor. Auggie, doğuştan bir deri deformasyonuna sahip, bu sebeple orta okula başlamakta da oldukça çekingen tatlı mı tatlı oldukça da zeki bir minik. Bu zamana kadar evde özel dersler ile eğitim görmüş ancak ailesinin de kararı ile diğer çocuklar ile bir arada olabilmesi için örgün bir okula gitmesi uygun görülüyor. 

Küçücük ve dünyayı henüz tanımaya başlayan bir çocuğun gözünden, insanların farklılıklara olan bakış açısı ve bunun doğurduğu sonuçları görebildiğimiz filmde hoşuma giden bir diğer şey de yan karakterlerin de öykülerine değinmeleri oldu. Kimin neyi, neden yaptığını, sebep-sonuç ilişkisini çok güzel işlemiş olan sıcacık bir aile filmi bu. Gözlerim dolu dolu izledim.

The Fundamentals Of Caring; Yine çok satan aynı isimli kitaptan uyarlanmış bir film. "Kayıp Şeylerin Bakım Kılavuzu" olarak dilimize uyarlanmış. Ben önce kitabı okumuş ve çok beğenmiştim. Hatta geçtiğimiz aylarda bir favoriler yazımda da bahsetmiştim. Kitabı keyifle okuyunca filmini de izlemek istedim ve en az kitap kadar keyifli bir film çektiklerini söyleyebilirim.

Film, geçmişinde bir takım problemler yaşadığı için hayatı düşüşe geçen Ben'in bir bakıcılık kursunda eğitim alması ile hikayesini işlemeye başlıyor. Ben'in paraya ve hayatının iplerini tekrar eline almaya ihtiyacı var. Bakıcılığını yapacağı Trevor ile de yolları bu şekilde kesişiyor. Fiziksel birtakım engele sahip ve tekerlekli sandalye ile hareket edebilen Trevor'ın tekdüze bir yaşamı ancak yapmak ve görmek istediği çok fazla şey var, bu zamana kadar hiçbirine fırsatı ve cesareti olmamış. Ben'in de cesaretlendirmesi ile bir maceraya çıkıyorlar ve karakterleri daha iyi tanıyabileceğimiz yol filmimizin asıl konusu da bu şekilde başlıyor. Yolda bazı yan karakterlerle de tanışıyoruz ki kendileri hikayeye oldukça tatlı katkılarda bulunuyorlar.

Karakter ve yol filmlerini sevenlerin çok seveceğini düşündüğüm bir film, hatta mümkünse kitabını da okumanızı önerebilirim.

Bittiğinde midede bir sıcaklık ve yüzde gülümseme bırakan bu tür filmlere "İç Isıtan" demeyi çok uygun buluyorum ben. İzlerken de çok keyif alıyorum.

Aralarından izlediğini film var mıydı, izlediyseniz nasıl buldunuz? Sizlerin de "İç Isıtan" film önerileriniz varsa izlemeyi çok isterim. Sevgiler!